Tam 7 yıl boyunca çalıştığı siteden kovulan kapıcı M.S., İş Mahkemesi'ne başvurdu. Davacı kapıcı, sigortasız çalıştırıldığını, kıdem ve ihbar tazminatları, ücret, fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının tahsiline karar verilmesini istedi. Davalı apartman yöneticisi M.S.U. ise davacının işten ayrıldığını, anlaşarak bir miktar tazminat ödendiğini savundu. Ancak davacının daha sonra iş başvurusu yaptığı ve işe davet edildiği ancak SGK'ya şikayette bulunması nedeniyle işe alınmadığı iddia edildi.

Öğrencilerin burs, kredi ödemeleri hesaplara yatırıldı Öğrencilerin burs, kredi ödemeleri hesaplara yatırıldı

Mahkeme, kapıcıların apartman yöneticisine karşı da dava açılabileceğini ancak bu durumda hükmün yönetici hakkında değil kat malikleri hakkında kurulması gerektiğini belirtti. Davacının talep ettiği işçilik alacaklarının davalı işveren tarafından herhangi bir delil sunulmadan ödendiği ifade edildi. Ayrıca, fesih nedenine dair ispat yükünün davalıda olduğu ancak fesihin geçerli veya haklı bir nedene dayandığının ispat edilmediği ifade edildi. Bu nedenle davanın kısmen kabul edilmesine karar verildi.

Davalı site yönetimi bu kararı istinafa taşıdı. Bölge Adliye Mahkemesi, İş Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek bu kararı ortadan kaldırdı.

Kararı davacı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Yöneticinin, iş kanunları ve Yönetmelik’in uygulanması yönüyle işveren temsilcisi olduğunun vurgulandığı Yargıtay kararında; iş hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idari ve yargısal uyuşmazlıklarda yöneticinin işvereni temsil edeceği hatırlatıldı. Kararda şöyle denildi: "Bu itibarla, kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliki ya da maliklerine karşı açılması gerekmekte ise de Yönetmelik’ten doğan bu temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Ancak bu hâlde dahi hükmün doğrudan yönetici hakkında kurulması doğru değildir. Mahkemece kat maliki ya da malikleri adına yönetici hakkında karar verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacının, işçilik alacaklarına ilişkin dava şartı arabuluculuk başvurusunda kat maliki M. S. ‘nu taraf gösterdiği, arabuluculuk görüşmelerinin davacı ile kat maliki M. S. arasında yapıldığı ancak davacının konut kapıcısı olarak çalıştığını ileri sürdüğü taşınmazın tek malikinin M. S. olmadığı ortadadır. 33 bağımsız bölümden oluşan söz konusu taşınmazın 15 bağımsız bölümünün M. S. ‘na ait olduğu, davacı ile kat maliki M. S. arasında yapılan arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine site yönetimi aleyhine husumet yöneltilerek dava açıldığı, kat maliki M. S. tarafından davalı yönetim adına davaya cevap dilekçesi verilmiş ise de karar defterine göre davacının çalıştığı taşınmazın yöneticisinin dava dışı M. S.U. olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca 634 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin (a) bendi dikkate alındığında dava konusu alacaklardan kat maliklerinin eşit olarak sorumlu olması gerektiği sabittir. Ancak 634 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde kat malikinin; bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına sahip olanlar şeklinde tanımlandığı ve kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bağımsız bölümlerden her birinin ayrı ayrı el birliği ve paylı mülkiyete konu olabileceği düşünüldüğünde eşit sorumluluğun her bir bağımsız bölüm yönünden bulunduğu hususu gözden kaçırılmamalıdır. Açıklanan sebeplerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."

Kaynak: İHA