Antalya, eşsiz güzelliklere sahip bir şehir olmanın ötesinde, derin kökleri ve zengin tarihi ile de büyüleyici bir hazine sandığıdır. Bu muazzam şehir, tarih kitaplarında ve sokaklarında dolaşan hikayelerde can bulur. O hikayelerden biri de Yivli Minare…
Antalya'nın tarih sayfalarındaki ilk Türk eseri, merkezin kalbinde, limanın hemen yakınında yükselir. Bu tarihi yapının üzerindeki yazı, Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat'ın hükümdarlık döneminde (1219-1236) inşa edildiğini ilan eder. Gövdesi tuğla ile örülü, sekiz yarım silindirden meydana gelir. Minare eski zamanların yankıları arasında durur; zamanın akışını hikayelerinde saklar. Yanı başında bir cami olduğu söylenir, ama zamana yenik düşmüş olmalıdır ki, Minare'nin yanındaki bu cami artık kumlarla örtülmüş. Daha sonra, zamana direnen taşların üstünde yeni bir cami, 1372 yılında inşa edilmiştir. Hamitoğulları Beyliği'nin parlayan zamanında, Tavaşi Balaban adlı bir mimarın ustalığıyla yükselmiştir bu eser.
Ulu Cami, "Kesik Minare" diye de anılır. Asırlar boyunca sırtını Antalya'nın topraklarına vermiş, tarihî bir büyüyü içinde saklar. Bazilika olarak inşa edildiği beşinci yüzyıldan kalma eser, günümüze sadece birkaç parça taş bırakmıştır. Bizans zamanlarında hikayesi yeniden yazılmış, taşlar değişikliğe uğramıştır. Osmanlı'nın izleri de kendini göstermiş, Mevlevihane olarak hizmet etmiş, sonra cami olarak görev yapmıştır. Bu mekan, zamanın dalgaları arasında sürüklenmiş, ama hala ayakta durmuş bir anıt gibidir.
Haber: Gözde Gürgöze