İlk kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de, Alanya'nın köklü ve etkileyici bir tarihi geçmişi vardır. Kadıini Mağarası'nda yapılan araştırmalar, bölgenin M.Ö. 20.000 yıllarına kadar uzandığını göstermektedir. Antik çağlarda korsanların sığınağı olarak kullanılan bu yerin o dönemdeki adı Korakesion'dur.
Alanya, 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Hükümdarı 1. Alaeddin Keykubad tarafından fethedildiğinde adını Alaiye olarak değiştirmiştir. Bu dönem, Alanya'nın tarihinde parlak bir devirdir. Bu süreçte birçok tarihi eser inşa edilmiş, şehir donanma üssü olarak gelişmiştir. 1471 yılında Osmanlı Devleti'ne katılan Alaiye, daha sonra Kıbrıs eyaletine, ardından Konya'ya bağlanmış, 1868 yılında ise Antalya iline katılmıştır. Alaiye adı, 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından Alanya olarak değiştirilmiştir.
Alanya Kalesi
Denizden yaklaşık 250 metre yükseklikteki 10 hektarlık yarımada üzerine kurulan Alanya Kalesi, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan büyüleyici bir açık hava müzesidir. Kaleden, muhteşem deniz manzaralarını seyretmek ve tarihi eserlere göz atmak için enfes bir fırsat sunmaktadır.
Kleopatra Plajı
Rivayetlere göre Roma İmparatoru Antonius, Alanya ve çevresini Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya hediye ettiğinde, kraliçe bu bölgeyi çok sevmiş ve Akdeniz seferine çıktığında sürekli olarak bu muhteşem koyu ziyaret etmiştir. Bu efsanevi plaj, altın kumları ve berrak deniziyle unutulmaz bir deniz tatili sunuyor.
Dim Çayı
Alanya ilçe merkezinin doğusunda yer alan Dim Çayı, Toros Dağları'nın eteklerinden doğarak yaklaşık 60 km uzunluğundaki yolculuğunu Alanya'nın güneyindeki Tosmur ve Kestel mahalleleri sınırlarında Akdeniz'e kadar sürdürür. Bu muhteşem doğal güzelliklerle çevrili çay, serin suları ve doğal piknik alanlarıyla doğaseverlerin ve gezginlerin favori rotalarından biridir.
Alanya, tarihin, denizin ve doğanın harika bir karışımını sunuyor. Her ziyaretçi, bu güzelliklerin tadını çıkarmak ve Alanya'nın büyüleyici atmosferinden ilham almak için kendine uygun bir neden bulacaktır.
Haber: Gözde Gürgöze