Alanya Kalesi, tarihin sayfalarında gizemli ve dokunaklı bir hikayenin izlerini taşıyan büyülü bir mekandır. Bu kale duvarlarının ardında, yüzyıllar önce yaşanan unutulmaz olaylar, insanların duyguları ve hayatın akışıyla örülü bir masalı anlatır. Zindanlardan yükselen hüznün ve denizden gelen meltemin birleştiği bu mekanda, Eleni'nin gözyaşlarıyla yazılmış bir destan yatmaktadır.
Efaneye göre Korsan Vasili'nin talanlarına karşı koymakta zorlanan Tekfur, ülkesini bu korsana teslim etme kararı alır. Ancak Tekfur'un kızı Eleni'nin kalbi, yoksul bir çobanın sevgisiyle doludur ve babasının bu isteğine direnir. Eleni'nin bu inatçı tutumu, onurunu koruma konusundaki kararlılığını yansıtır. Argiles, kızına bir ders vermek amacıyla onu Alanya Kalesi'nin zindanlarına hapseder. Eleni, daracık hücresinde yalnızca Damlataş Plajı'na açılan bir pencereyle yetinmek zorunda kalır.
Tekfur, Eleni'nin Alanya'nın büyülü güzelliklerine kapılıp evlenmeye razı olacağını düşünür. Ancak bu umutlar boşa çıkar. Eleni'nin kalbindeki sevgi ve inanç, asla sarsılmaz. Çoban sevgilisini terk edip korsan Vasili ile evlenmeyi reddeder. Eleni, gözyaşlarıyla Damlataş'a akan tepeyi sulayarak kendini ifade eder. Zamanla bu kıraç tepe, defne, nar ve iğde ağaçlarıyla yeşermiştir. Bu olayın ardından Alanyalılar, yağmurun ardından etrafa yayılan defne kokusuyla sanki Eleni'yi hatırlarlar.
Haber: Gözde Gürgöze