Bu yıl ilki gerçekleştirilen İÜ İletişim Fakültesi Türk Sineması Haftaları, 16-19 Nisan 2018 tarihleri arasında İÜ İletişim Fakültesi’nde düzenleniyor. İÜ İletişim Fakültesi Türk Sineması Haftaları’nın ilk konuğu Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Hülya Koçyiğit oldu.

"İÜ İLETİŞİM FAKÜLTESİ OLARAK HER ZAMAN İLKLERİ HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Programın Çarşamba günkü bölümünde Ömer Lütfi Akad’ın yönettiği ’Gelin’ (1973) filminin gösteriminin ardından İÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu’nun moderatörlüğündeki söyleşi ile İstanbul Üniversiteli öğrencilerle buluşan usta sanatçı Hülya Koçyiğit, öğrencilerin sorularını yanıtladı. Hülya Koçyiğit’in hayat hikâyesini anlatan film gösterimi ile başlayan söyleşi, Prof. Dr. Ergün Yolcu’nun konuşması ile devam etti. Prof. Dr. Ergün Yolcu konuşmasında, "İÜ İletişim Fakültesi 1950 yılında kurulmuş, iletişim alanındaki ilk fakültedir. Bu anlamda yaptığımız faaliyetlerde de her zaman ilkleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Türk Sineması Haftaları’nı da İletişim Fakültesi olarak bu sene ilk kez düzenliyoruz. İlk konuğumuz ise değerli sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit. Kendisi rol aldığı birçok filmde Türk sinemasının bu seviyelere gelmesine büyük emek vermiştir" ifadelerini kullandı.

"GENÇLERLE BERABER OLMAYI ÇOK ÖNEMSİYORUM"
Hülya Koçyiğit konuşmasına başlarken gençlerle bir araya gelmekten her zaman büyük mutluluk duyduğunu belirterek, "Aile içinde yeteneği fark edilmiş ve ilkokul öğretmenlerinin de dikkatini çekmeye başlamış bir çocuk olarak eğitimime Ankara Devlet Konservatuvarı’nda başladım. Daha sonra annem İstanbul’da konservatuvar açıldığını öğrenince eğitimimi almak üzere İstanbul’a geldim. Biz üç kız kardeşiz. Ortaokul yıllarında İstanbul Şehir Tiyatroları’nın tiyatro çocuk bölümü açıldığını öğrenen annem üçümüzü de imtihana soktu ve üçümüz de kabul edildik. Tiyatroyla tanıştıktan ve sahnede alkış aldıktan sonra "Bir gün ben de bu sahnede olmayalım" diye hayal kurmaya başladım" şeklinde konuştu.

"AJDA PEKKAN’IN HAYATIMDA ÇOK ÖNEMLİ BİR YERİ VAR"
Ayla Algan’ın rol aldığı bir oyunda canlandırdığı rol ile Muhsin Ertuğrul tarafından nasıl fark edildiğini anlatan Hülya Koçyiğit, "Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul, annemi çağırıp ’Hülya’yı çok yetenekli buluyorum ama onun eğitilmesi lazım. Bu konuda eğitim verebilecek yer de Ankara Devlet Konservatuvarı’dır’ deyince annem adeta bunu bir emir gibi telakki etmiş. Hemen tiyatro imtihanlarına girdim, kazandım. Tiyatro eğitimim devam ederken tiyatroda görev alan kız kardeşimi Metin Erksan bir film için seçti. Bu film çekilirken annem Metin Erksan’ın Susuz Yaz adlı bir kitabı senaryolaştırdığını öğrenmiş ve benden söz etmiş. Hemen prova çekimleri yaptık. O dönem Ses mecmuası vardı. Bu dergi o yıllarda bir yarışma tertip etti ve yarışmayı kazanan 6 tane film yapma imkânına kavuşacaktı. Metin Erksan benim bu imkândan yararlanmamı istedi, ancak o dönem yarışmayı Ajda Pekkan kazanmıştı. Ajda Pekkan’ın benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Bugüne kadar dostluğumu sürdürebildiğim, çok saygı duyduğum büyük bir sanatçı" ifadelerini kullandı.

"SUSUZ YAZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIM OLDU"
Susuz Yaz filminin kendisi için büyük bir şans olduğunu söyleyen Hülya Koçyiğit: "Bu şansı hak etmeye çalıştım. Yönetmenin dünyasına hizmet etmek çok önemliydi, ama hayatımda ilk defa bir köye gidiyordum. Bunu anlayan yönetmenim uzun bir süre beni kameranın karşısına çıkarmadı. Adeta beni bir köylü kızı haline getirdi, oradaki yaşamı yaşamaya başladım. Öyle bir noktaya geldik ki oraya film çekmeye geldiğimizi ben de unuttum. Yani, oranın bir insanı haline geldim. Bu ilk film, Berlin Film Festivali’nden büyük ödül Altın Ayı’yı kazandı. Bu benim için çok ciddi bir başlangıç ve önemli bir adım oldu" dedi.
O dönem birçok film çektiklerini belirten Hülya Koçyiğit, "O kadar çok talep vardı ki peş peşe film yapmak zorundaydık. Elbette çok yorucu ve hata yapmaya çok açıktı. Her istediğiniz karakteri canlandırma şansını bulamıyordunuz. Bu süre böyle devam ederken Hülya Koçyiğit Türkiye’nin her yerinde tanınan, filmleri izlenen, takip edilen, starlaşan bir isim oldu. Bu filmlere o nedenle teşekkür ediyorum. Bu filmleri iyi ki yapmışım diyorum" şeklinde konuştu.

"SİNEMANIN ESAS GÖREVİ TOPLUMA AYNA TUTABİLMEK"
Sinemanın esas görevinin topluma ayna tutabilmek olduğunu söyleyen Hülya Koçyiğit, "Sözlerini söylemek için çırpınan çok değerli sanatçılarımız var. Onlara destek veren birçok festivalimiz var. Keşke o işler, televizyonlarda ve sinema salonlarında daha çok yer bulabilse. Sanat ve kültür eğlence ile sınırlı değildir. Burada ağırlığı koyacak olan ise seyircidir" dedi.
Hülya Koçyiğit sözlerini sonlandırırken gerçek bir sanat fikrinin en baskıcı, en yoksul ve en olumsuz günlerde bile mutlaka kendini göstereceğini ifade ederek popülerliğin değil samimiyetin önemli olduğunu dile getirdi.Söyleşi, İÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu’nun Hülya Koçyiğit’e çiçek ve hediye takdim etmesinin ardından sona erdi.
Türk Sineması Haftaları kapsamında pazartesi günü Hülya Koçyiğit’in başrolünü oynadığı filmlerden Metin Erksan’ın yönettiği ’Susuz Yaz’ (1963), Salı günü ise Şerif Gören’in yönettiği ’Kurbağalar’ (1985) filmleri gösterildi. Film gösterimlerinin ardından gerçekleştirilen söyleşilerde ise İÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Seçkin Özmen ve Doç. Dr. Şükrü Sim öğrencilerle bir araya geldi. Etkinliğin son gününde ise Orhan Aksoy’un yönettiği ’Kezban Paris’te’ (1971) filminin gösterilmesinin ardından İÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat İri ve Sinema Yazarı Suat Köçer İstanbul Üniversitelilerle buluşacak.Bu yıl ilki gerçekleştirilen ve düzenli olarak devam etmesi planlanan İÜ İletişim Fakültesi Türk Sineması Haftaları’nda, Türk Sineması’nın ünlü ve başarılı isimlerinin İstanbul Üniversitesi öğrencileri, personeli, mezunları ve mensupları ile buluşturulması ve ilgili konuğun filmlerinin gösterilmesi planlandığı kaydedildi.
(İHA)