Şehir içi yolcu taşımacılığına yönelik İstanbul’da Marmaray ve İzmir’de Egeray’ın ardından Ankaralılara metro konforunda banliyö hizmeti vermek üzere TCDD tarafından yapımı tamamlanan Başkentray’ın açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Başbakan Binali Yıldırım’ın katılımıyla yapıldı.
Ankara’da şehrin doğu ve batı aksını oluşturan Sincan-Ankara-Kayaş hattı arasında başlangıçta 15 dakikada, daha sonra 5 dakikada bir sefer yapacak olan Başkentray, günlük 520 bin yolcuya hizmet verebilecek şekilde tasarlandı. Kızılay Metro’suna Yenişehir istasyonundan, Ankaray’a Kurtuluş ve Maltepe istasyonundan yolcu aktarması yapabilecek olan hattın uzunluğu 36 kilometre. Yatırım bedeli 1 milyar 227 milyon lira olan projede 23 adet durak, 12 adet karayolu üst geçidi, 10 adet yaya alt ve üst geçidi, 1 adet aç kapa tünel, 70 adet menfez yapıldı.

"BU ALT YAPI ÜZERİNDE YEPYENİ BİR ULAŞIM HAKKI KURDUK"
Başkentray’ın Kayaş tren istasyonunda miting havasında yapılan açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul’daki Marmaray ve İzmir’deki Egeray’ın ardından üçüncü projemizi de hayata geçirmiş olduk. Kayış-Sincan Banliyö Hattı oldukça eski bir hat. Biz artık tamamı şehir içinde kalan bu alt yapı üzerinde yepyeni bir ulaşım hakkı kurduk. Toplam 156 kilometrelik yeni demiryolu döşeyerek, alt ve üst geçitlerle güzergah güvenliğini sağlayarak, Ankara’ya gerçekten iftiharla anlatılacak bir banliyö hattı kazandırdık. Ankara’nın bir ucundan diğerini ifade eden Kayaş’tan Sincan’a 49 dakikada gidilmesini sağlayacak Başkentray alt yapısı aynı zamanda yüksek hızlı trenin Eryaman-Gar mesafesini de kısaltıyor. Hem zamandan kazandıracak hem de konforlu seyahat imkanı sağlayacak bu güzel hizmetin hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.

"BENİM VATANDAŞIM DA MODERN BİR HAYATI BURALARDA YAŞAYACAK"
Geçen 15 yılda Ankara’ya da şehircilik bakımından çağ atlattıklarını kaydeden Erdoğan, "Çevresi gecekondularla kuşatılmış, havası kirden, dereleri kokudan, sokakları pislikten geçilmeyen bir şehirden Başkent sıfatına yakışan görüntüye kavuşan bir Ankara’ya geliyoruz. Bak geldik demiyorum. Kentsel dönüşüm diyoruz, inşallah bu görülen bütün yerlerde yeniden dönüşümü gerçekleştireceğiz ve her taraf pırıl pırıl olacak, benim vatandaşım da modern bir hayatı buralarda yaşayacak. Kayaş’ın tepelerinde kurulmuş derme çatma gecekonduların dili olsa da eski Ankara’yı bir anlatsa. 1970’lerde yokluğun ve yoksulluğun bir yandan terörün, diğer yandan sıkıştırdığı Kayaş, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en somut ifadesidir. Gençler, odun kömür ile tek odası ısınan evlerde soğuktan titreyerek kışı geçirmenin ne demek olduğunu, tüp kuyruklarında beklemenin ne demek olduğunu anlayamazlar. Büyüklerinizden bunları dinleyin. Gençler, Peygamber Efendimizin nübüvvetinden bugüne medeniyetimizi lütfen çok iyi öğrenin. Malazgirt’ten bu yana tarihimizi çok iyi öğrenin. Dedelerinin, babalarının yaşadıklarından bugüne yakın dönemi de iyi öğrenin. İşte o zaman kimin bu ülkeye ve millete hizmet ettiğini, kimin takoz olduğunu anlayacaksınız. Ben gençlerimize güveniyorum" şeklinde konuştu.

"4 BİN 123 TERÖRİSTİ ETKİSİZ HALE GETİRDİK"
Bin yıldır insanlığın kadim tarihi boyunca cazibe merkezi olan bir coğrafyada yaşadığımızı, bu topraklarda yaşamanın bir bedeli olduğunu kaydeden Erdoğan, "Türk milleti olarak bin yıldır bu bedeli ödedik. Bugün de ödüyoruz. Terör örgütleri ile yürüttüğümüz mücadele aslında bir bedel ödemedir. Güney komşularımız Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler nedeniyle yüklendiğimiz riskler bir bedel ödemedir. Fırat Kalkanı Harekatı’nı yaşadık, kısa sürede orayı hallettik. Buraya gelirken Afrin’i sordum, 4 bin 123 teröristi etkisiz hale getirdik. Kuzey Irak’ta 337 teröristi etkisiz hale getirdik, yurt içinde Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresi’nde 337 teröristi eksisiz hale getirdik. Bu devam edecek. Sınırda Rayhanlı’da bir ziyaret yaptık, bu ziyarette bizimle beraber olan sanatçılarımıza, sporcularımıza, yazarlarımıza şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Onlar bir şeyi kendileri için hedef aldılar, ‘biz askerimizin yanındayız’ diyerek bir moral değeri olarak orada oldular ama Bay Kemal bunu hazmedemedi. Bay Kemal vatan millet meselesi olduğunda neyi bugüne kadar hazmetti ki. 15 Temmuz akşamı Atatürk Havalimanına indiği zaman geldiler, oradan tanklar kenara çekildi, aldılar bunu bir arabaya, Bakırköy Belediye Başkanının evine gitti. Sonra bir televizyon programında sorulunca, ‘bana haber verseydiler bende havalimanında beklerdim’ dedi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı havalimanına gelirken açıklamasını bazı televizyon kanallarından yapınca onbinler Atatürk Havalimanına, meydanlara akın etti. Sen oradan kaçıp gittin. Saat 23.16. Ardından biz oraya geldik. Ertesi gün öğlen saatlerine kadar oradan bütün operasyonları yürüttük. Üzerimizde yine F-16’lar vardı, benim halkım bunlardan kaçmadı. Sonunda bu FETÖ denen alçaklara hamdolsun ülkemizi kaptırmadık. Şimdi onlar kaçtı. Pensilvanya’ya, Avrupa’ya kaçtı. Şimdi de toplamaya başladık, Kosova’dan 6 tanesini aldık şimdi içerideler, Gabon’dan 3 tane aldık, toplamda 80 tane kaçağı aldık" ifadelerini kullandı.

"TÜM DÜNYAYA İNSANLIĞI ÖĞRETECEK ŞEKİLDE BU SÜRECİ YÖNETİYORUZ"
Birilerinin Türkiye’de yaşayan Suriyeliler üzerinden ülkeyi kışkırtmaya çalıştığını kaydeden Erdoğan, "Halbuki bugün Suriyeli, Iraklı, Mısırlı, Libyalı, Afganistanlı, Batı Trakyalı, Boşnak, Kırımlı, Gürcü dediğimiz insanlar daha bir asır önce benim, sizin gibi bu ülkenin vatandaşıydı. Aramıza nasıl ve ne şekilde oluştuğunu gayet iyi bildiğimiz sınırlar konuldu diye bu kardeşlerimizi el olarak mı göreceğiz? Asırlar boyunca birlikte yaşadığımız, akraba, hısım olduğumuz bu insanlara şimdi arkamızı dönmemiz mümkün mü? Unutulmamalıdır ki, Anadolu’nun büyük bir bölümü bir başka coğrafyadan kopup gelmiş insanlardan oluşuyor. Türkiye olarak bugün kendi sınırlarımız içinde güven ve refah içinde yaşıyorsak bunun gerisinde şuanda sınırlarımız dışında kalmış kardeşlerimizin hakkı vardır, payı vardır, fedakarlığı vardır. Kardeşin kardeşe vefası zamanla, mekanla sınırlı olamaz. Devletimizin sınırları olabilir ama biz gönüllerimize sınır koyamayız. Nerede bir kardeşimiz varsa ihtiyaç duyduğu her an onun yanında olmak boynumuzun borcudur. Yurtlarında can güvenliği kalmadığı için muhacir sıfatıyla bize gelen insanlara Ensar olmaktan şeref duyuyoruz. Ensar olmak kolay, Türkiye’nin imkanları 3 milyon da olsa, 5 milyon da olsa kardeşleri ile ekmeğini suyunu paylaşmaya müsaittir. Suriye’den ve Irak’tan ilk mülteci dalgası başladığında birileri sandılar ki, Türkiye bunun altında ezilecek. Biz ise ezilmek bir yana tüm dünyaya insanlığı öğretecek şekilde bu süreci yönetiyoruz. Sırf kendi konforları bozulmasında Türkiye’ye yardım vaat edenler sözlerini tutmamış olsalar da biz Suriye topraklarını bu insanlar için güvenli hale getirene kadar kendilerini misafir etmeyi sürdüreceğiz. İşte Fırat Kalkanı bölgesine 160 bin Suriyeli geri döndü, Afrin’de kontrol altına aldığımız bölgeleri terörist artıklarından tamamen temizledikten sonra oraya da yüzbinlerce kardeşimizin döneceği görülüyor. İnşallah İdlib, Ayn El Arap, Tel Rıfat, Menbiç, Rasulayn, Kamışlı taraflarını da güvenli hale getirecek ve tüm Suriyelilerin evlerine, yuvalarına kavuşmalarını sağlayacağız. Bu kardeşlerimizin gerekli şartlar oluştuğunda vatanlarına döneceklerinden şüphem yoktur. Ülkemizde kendilerine bir gelecek kurmak isteyenlere de elbette bu imkanı sağlayacağız" açıklamasında bulundu.

"BÖLGE SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE BİRLİKTE ÇALIŞMAKTAN VAZGEÇMEK GİBİ BİR NİYETİMİZ YOKTUR"
Suriye’deki gelişmelerin Türkiye ve bölge ile birlikte tüm dünya çapında bir güvenlik krizine yol açtığının altını çizen Erdoğan, "Askeri güçlerine güvenen kimi ülkelerin Suriye’yi adeta bir bilek güreşi sahasına çevirmelerinden rahatsızlık duyuyoruz. Suriye’deki rejim 1 milyona yakın insanın ölümüne yol açmış olması sebebiyle bizim gözümüzde zaten kapkara bir sile sahiptir. Suriye krizi, rejimin hışmına uğrayan çocuklarına sahip çıkan ailelere yapılan saldırı ile başladı. İnşallah Duma’da kimyasal saldırı ile katledilen masum çocuklar için harekete geçireceğine umduğumuz mahşeri vicdan bu krizi sona erdirecektir. Dün akşam Sayın Trump ile görüştüm, bugün Sayın Putin ile görüşmem var. Birlikte bu kimyasal katliamı nasıl durdururuz kendileri ile tekrar konuşacağım. Türkiye olarak en başından beri gayemiz Suriyeli kardeşlerimizin geleceği olmuştur. Suriye toprakları herkes için güvenli hale gelene kadar oradaki varlığımızı ve faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Açık konuşmak gerekirse, Suriye’de DEAŞ ile tek netice alıcı mücadeleyi Türkiye yürütmüştür. Bizim dışımızdaki herkes DEAŞ’ı Suriye topraklarındaki farklı emellerini gerçekleştirmenin bir bahanesi olarak kullanmıştır. PYD gibi eli kanlı terör örgütü DEAŞ bahanesiyle Suriye’yi bölmek için sahaya sürülmüş, desteklenmiş ve bölgeye bela olarak gönderilmiştir. Ülkemizin PYD’ye dönük operasyonlarını kendi gövdelerini ortaya koyarak engellemeye çalışanların derdinin Suriye olmadığı, terör örgütleri ile mücadele olmadığı açıktır. Bakıyorsunuz birçok Batılı dostların bayrakları bunların tanklarının üzerinde görülüyor. PYD’li teröristleri kurtarabileceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Biz PYD’li teröristlerin her birini öyle veya böyle imha edeceğiz. Elbette müttefiklerimizin askerlerine silah doğrultmak gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Bu ülkenin askerlerini PYD’li teröristlerle çok da yan yana durmamalarını bir dost olarak kendilerine tavsiye ediyoruz. Sınırlarımız boyunca ne DEAŞ’lı ne PYD’li ne başka bir isim altında tek bir teröristin bile varlığını kendimize yönelik tehdit olarak görüyor, gereğini yapmayı da bekamızın bir şartı olarak kabul ediyoruz. Biz artık Suriye ve Irak’ta oynanan bu tiyatronun bir tarafa bırakılmasını, maskelerin indirilmesini, herkesin gerçek niyetiyle sahada kendisini göstermesini istiyoruz. Bu tiyatro yüzünden dünya yakın tarihinin en büyük tehdidi ile karşı karşıyadır. Kimsenin Akdeniz ve Suriye topraklarını siyasi ve askeri güç mücadelelerinin ateşinde yakmaya hakkı yoktur. Kimyasal ve konvansiyonel silahlarıyla kendi vatandaşlarına saldıran rejimi korumak ne kadar yanlışsa aynı şekilde terör örgütleri üzerinden Suriye’yi bölmeye çalışmak da o kadar yanlıştır. Biz bunların hepsine karşıyız. Ne Amerika ile olan müttefikliğimizden ne Rusya ile enerjiden güvenliğe kadar geniş bir alanda kurduğumuz stratejik ilişkilerimizden ne de İran ile bölge sorunlarının çözümünde birlikte çalışmaktan vazgeçmek gibi bir niyetimiz yoktur. Bizim Rusya, İran, Çin gibi ülkelerle kurduğumuz ilişkiler Batı ile olan ilişkilerimizin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Bu durum her iki tarafın da başka alanlardaki yanlışlarını ifade etmemize engel değildir. Katil Esed rejimini destekleyenler yanlış yapıyorlar, PYD terör örgütünü destekleyenler de yanlış yapıyorlar. Suriye’de bulunduğu yere güven ve huzur getiren tek ülke biziz, Türkiye’dir. Bizim dışımızda Suriye sahasında etkili olan güçlerin bulunduğu her yerde zulüm ve yıkın vardır. Suriye’ye hem gönüller yapmaya, hem şehirler imar etmeye gittik, bunu başarana kadar" dedi
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)